10 Mayıs 2015 Pazar

UNUTULMAZLAR KÖŞESİ: TUNCAY ŞANLI

"Kah gülünür kah ağlanır yollar gurbete bağlanır
İnsan unuturum sanır unutulmaz unutulmaz
İlkbahar yaz mevsim mevsim bir kaç mektup bir kaç resim
Yıllar geçse o bir isim unutulmaz unutulmaz"


Mehmet Gökkaya'nın yazdığı bu sözler çok kıymetli sanatçılar tarafından okundu. İnsanın tabiat olarak eskiye özlem duymaya meyilli olduğunu düşünürüm. Bu tartışılabilecek bir konudur elbet lakin bu sözü taraftarlara uyarladığımızda tartışmaya mahal vermeyecek kesinlikte bir gerçekliğe ulaşıyoruz. Bazı oyuncular bir sebepten özeldir ve onlar daima özlenir.


Ortega, Bir kafa ve goooool Tuncay.


Sene 2002. Sakaryaspor'un genç yeteneği Tuncay Fenerbahçe'de. Henüz 20 yaşındaki oyuncu eylül ayında ilk maçına Gaziantepspor karşısında çıkacaktı. Büyüklerde çok genç harcandı Türk futbolunda. Oysa bu geleneğin aksine Tuncay Şanlı ilk resmi maçına çıkalı henüz 2 ay bile olmadan, taraftarın her sezon iple çektiği Galatasaray maçında daha maç başlamadan kendisinden ne kadar çok şey beklendiğini gösterircesine tribünlere defalarca çağırılıcaktı. İlk sezonunda 20 yaşında bir genç golü atıyor ve malum eziyet başlıyordu kasımın 6'sında. Tuncay Şanlı yükselip o topa kafayı vuruyor ve top ağlarla buluşuyordu belki de daha önemlisi kendisi için pankart açan taraftara koşuyordu. O, pankarta doğru koşarken kalbimize bir taht kuruldu. 17 sayısı artık benim gibi bir Çanakkaleli için bile daha fazla anlam ifade eder hale gelmişti. 
 
Tuncay Şanlı adını duyunca herhalde hepinizin aklına topu sürerken sağa sola savrulan saçları, en az saçları kadar savruk oyunu gelmiştir. Acaba alt yapı eğitimini başka bir ülkede daha yüksek standartlarda alsa acaba inanılmaz bir yıldız mı çıkar yoksa taktik bilgisi kalpten oyunun önüne geçtiğinden daha sıradanlaşır mıydı bilinmez. Bilinen birşey varsa, özellikle son sezonlarda, çok özlendiğidir. Sahadaki taraftardı Tuncay. Basketbolda sık kullanılan deyimle takım sıkışınca sazı eline alır, rakip kışkırtmaları onun oyununu alevlendirirdi. Ali Sami Yen'de bir baba hindi yapacak kadar, Çok Güzel Hareketler Bunlar'da bir sahne göründüğünde bize hasretle iç çektirecek kadar, Alex'e Fenerbahçe adına ilk golü attığında yanındaydım futbolu bırakırken de yanında olmak isterdim diyecek kadar bizden O.

İngiltere'ye gittikten sonra ön liberoya çekilecek kadar hırslı ve mücadeleci bir oyuncuydu lakin bileklerini de son derece iyi kullanır zaman zaman zor vuruşlarla çok estetik gollere imza atardı. Hemen akla Manchester United maçı gelmiştir. Hattrick yaptığı maçta inanılmaz bir röveşata golüne imza atmıştı. Lakin Tuncay Şanlı'nın oyun karakterini tam anlatan gol hiç şüphesiz bu değil. Milan'a karşı 1-1 sürdürülen inanılmaz oyunun son dakikalarında 2 gol yiyip 3-1 mağlup dönmüştü Fenerbahçe İtalya'dan. Hem ümit verici hem heves kırıcı bir maçtı. Öyle çok yaklaşmıştıkki puana hatta puanlara. Kaka son dakikalarda ipi çekmişti işte. Hemen o hafta sonu Beşiktaş maçı; son dakikalara Fenerbahçe bu kez önde girmiş maçın sonunda Kleberson'un füzesi skoru eşitlemişti. İşte tam o anda sahadaki isyan kendini gösterdi. Topu aldığında henüz 3. bölgeye giriyordu lakin uzun adımları, hızı ve Nobre'yle giriştiği verkaç sonucunda penaltı noktası civarındaydı ve top da önündeydi. Zor pozisyonda güzel vuruşla golü atıp 3 puanı Fenerbahçemize getirdi. O maç bir kandil akşamına denk gelmişti. Köyde camiden çıkar çıkmaz arabaya koşup maçı dinlemeye başlamıştık babamla. Kleberson'un golü gelince çocuk aklımla dualarım kabul olmadı mı acaba diye düşünmüştüm. Tuncay Şanlı o gece bendim sanki eminimki dualarımız aynıydı, o golden sonra takım arkadaşlarıyla kutluyordu bense babamla ama sonuçta ikimiz de sakatlanmıştık. Eminimki ikimizde sakatlığa rağmen deliler gibi mutluyduk. Dedim ya işte bizden O.

Ben endüstriyel futbol lakırdılaşmasını pek sevmem lakin aradığımız o amatör ruh Tuncay Şanlı'ydı. Açıklamalarında konuşmalarında beyefendiliğinden taviz vermez lakin takım arkadaşlarıyla olan sıcak ilişkilerini bir küçücük videodan dahi anlayabiliriz. Tuncay Şanlı kazanılan bir maç sonrası mikrofonu eline almış Pierre Van Hooijdonk'a uzatmış İngilizce maçı sormaya çalışıyor lakin Pierre ona "ibne" diye cevap veriyor. Belli ki herkes onu çok seviyordu. Tıpkı bizim dönemimizde doğan çocuklara verilen Oğuz-Aykut-Rıdvan isimleri gibi Tuncay adı verilir olmuştu çocuklara. 5 sezon forma giyip 3 şampiyonluk yaşayıp ayrıldı Fenerbahçe'den. Ve İngiltere macerası başladı. Açıkçası bu yazı için istatistiklere de bir bakayım demesem İngiltere macerasının kötü geçtiğini yazacaktım lakin ilk iki sezonda 75 maçta forma giymiş. Sonrasında bir süre Almanya, yeniden İngiltere... Acaba döner mi? Kadroda bile olsa yeter forma girene kadar kulübeden bile çok iş görür dediğimiz bir transfer sezonunun ardından Bursaspor. Allah'a şükür rakip formayla bile olsa çıplak gözle izlemek nasip oldu Tuncay Şanlı'yı. Maçtan önce tribüne çağrıldığında öyle içten selamladıki bizi... Her paragrafta bizden diye yazıcam herhalde. Hakikaten bizden. Golü atınca kusura bakmayın görevim bu der gibi bir hareketi vardı hoş gole ofsayt çalındı ama o bu düdüğü bilmeden bizim kalbimizi yeniden kazanmıştı.
Alex'in jübile maçında oynayacağını öğrenmeden bir iki gece önce rüyamda gördüm. Bir halı saha maçı vardı. Tel örgünün arkasındayım Tuncay Şanlı sahada. Gol atıyor sevindiğimi görüp yanıma geliyor. "Abi" diyorum "çok özlemişim seni izlemeyi. Ölmeden çubuklunun altında bir kez gördüm ya." Gülümsüyor bana ve "eyvallah kardeşim ben de çok özledim bu formayı" diye cevap veriyor. Rüyamda bile adam!
Bu kulüpte çok futbolcu oynadı, çok futbolcuya maaş ödedi bu taraftar. Çok azı senin kadar gönülden oynadı çok azıyla senin kadar gönülden bağ kuruldu. Eyvallah abi çok sevindirdin bizi. İnşallah daha sevindireceğin günler olacak. İngiltere, Almanya ligi tecrübelerin var 80 kez A milli formayı giymişsin birlikte yaşanacak daha çok zaferlerimiz var be abi. 204 maçla 77 golle 25 asistle kurulup biticek bir ilişki değil seninle bu taraftarın ilişkisi...
Oğuz Cicak



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder